Kentin, kentlinin konseyi ne iş yapar

29/04/2013 · Haberler
Kentin, kentlinin konseyi ne iş yapar

ÇANAKKALEOlay Gazetesi, 5-6 Nisan günlerinde Çanakkale Kent Konseyi Başkanı Saim Yavuz’la yaptığı ropörtajı yayımladı.

“Kentin, kentlinin konseyi ne iş yapar” başlığıyla yayımlanan bu ropörtajı kısaltılmış haliyle sunuyoruz.

ÇANAKKALEOlay: Çanakkale Kent Konseyi ne iş yapar? “Kent konseyi ne yapar, ne işle uğraşır” sorusunu yanıtlamak hem çok kolay hem de çok zordur. Kolaydır çünkü kanunda der ki: “Kent konseyi kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.” der.  Anlaşılacağı gibi, kent konseyi kent yaşamıyla ilgili olan herşeyle ilgilenecektir. Bu görevi ya da sorumluluğu “kentin hak ve hukukunu korur” cümlesi tek başına vermektedir kent konseyine… Zordur, kent konseyinin ne yaptığıyla ilgili soruyu yanıtlamak; çünkü “kent konseyi bir şey yapmaz”!

Çünkü, Kent Konseyi kentli yurttaşların tarifte de belirtildiği gibi “kentin hak ve hukukunun korunması” için hiçbir ayrım gözetmeden, olabildiğince, kent yaşamını ilgilendiren kararlara katılabilmesinin aracıdır. Kent konseyinin oluşturduğu bir görüş, yasada, “belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir” esasına dayanarak belediye meclisinin önüne konulur. İşte bunun için diyorum “kent konseyi bir şey yapmaz”, yapacak olan belediyedir. Kent konseyinin, daha sade bir ifadeyle “yapan” değil, “yaptıran” bir rolü vardır. Bu rolün esası da şuna dayanır: Birincisi, kent için karar alan ve uygulayan başta belediye olmak üzere, her kurum oluşturulacak karar için mutlaka kent konseyiyle işbirliği yapacaktır. İkincisi, birincisiyle de çok bağlı olmak üzere yurttaşların, yani kentte yaşayan, örgütlü örgütsüz herkesin kent konseyi yoluyla kent için alınacak ya da verilecek kararlara katılması esasıdır. Bu ne demektir; söyleyecek sözü alan, “bana ne kardeşim” demeyenler için kent yönetiminde belediye, valilik ve halk üçlemesinin üçüncü ayağı olan halkın kullanacağı bir mekanizmadır kent konseyi. Kent Konseyi, Belediye ve valilik için de unutulmaması ve kent için düşünülen her karar yolunda, o kurumların da dikkate alması gereken bir yapıdır aynı zamanda.

ÇANAKKALEOlay: Faaliyetlerinizde elbetteki sıkıntılar olmuştur. Nelerle karşılaştınız bu süreç içerisinde? Çok zorluklarla karşılaştık. Hâlâ da karşılaşıyoruz ve doğal olarak daha da karşılaşılacaktır. Bu zorlukların temelinde “bilmemek” yatmaktadır. Önce kendimizi söyleyeyim. Yani kent konseyine seçilen ve çalışmalara katılan bütün gönüllüler: Ne olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini anlamakta zorlandık. Yapa deneye ilerledik. Çünkü böylesi bir mekanizmanın eşi benzeri olmamıştı bugüne kadar. Dernek desen dernek değil, oda desen oda değil… Ne bir devlet kurumuna ve ne bir özel sektör yapılanmasına benziyor. Neredeyse “şekilsiz” bir şey…  Geleneksel “iş yapma” ve “yönetme” kültürümüzle hiç bağdaşan bir yanı yok. Kent Konseyi başkanı “şöyle yaparım, böyle yaparım” diyemiyor, dememesi gerekiyor. Oysa filanca kurum ya da kuruluşun başkanının ya da amirinin, müdürünün “biz bunu yapacağız”, “ben şuraya şunu yapıyorum” diyebildiği bir kültüre alışkınız biz. Kent konseyi yürütme kurulu ve başkanı olarak biz böyle cümleler kurmuyoruz. O zaman da insanlar “kardeşim bunlarda bir işe yaramıyor” “bir işimizi yaptıramıyoruz” diyorlar.

ÇANAKKALEOlay: “Katılımcılık, halkın kararlara bizzat katılma hakkı”… Önemli bir görevi yerine getirmeye çalışan bir mekanizma Kent Konseyi. Peki, kimdir bu Kent Konseyi? “Konsey”, danışma meclisidir. Fikir sorulan, fikir veren mânasına gelir zaten. Buradan yola çıkacak olursak Kent Konseyi, fikir oluşturulan bir yerdir ve bu oluşturulan fikir öneri mahiyetindedir. Bu öneri mahiyetindeki fikir de belediye meclisine iletilir. Bu önerilen fikir kime aittir? Kent konseyine. Kent konseyi kimdir? Bizzat  kentlilerdir. “Benim haberim yok” kent konseyinden diyenler olursa da bu saatten sonra, biraz da dönüp kendilerine baksınlar demek gerekiyor artık. Kimse, yani ne kurumlar ne de halktan birileri “bana ne kent konseyinden ve onun önerilerinden/kararlarından” diyemez, dememelidir. Bu çağda artık pasif, hep birilerinin ağzına bakan, söylenene düşünmeden boyun eğen insanlar yerine; düşünen, sorumluluk alan, bilgili ve aktif yurttaşlar olmak zorunluluğu vardır. Bu aktif yurttaşlığında vecibelerinin yerine getirileceği yer Kent Konseyleridir. Kimdir kent konseyi sorusunun cevabı şudur: Yönetmelik belirlemiş, Vali, belediye başkanı, valiliğe bağlı on müdürlükten temsilciler, üniversiteden iki temsilci, kentte kurulu olan siyasi partilerden birer temsilci, mahalle muhtarları, derneklerden, odalardan, sendikalardan, vakıflardan, birliklerden birer temsilci. Kent konseyince kurulan meclislerden ve çalışma guruplardan birer temsilci. Ve toplantıya katılan bütün kentliler. İşte bu saydıklarımızın toplamıdır Kent Konseyi.  Bunların aldıkları karar, oluşturdukları öneridir Kent Konseyinin kararı. Yoksa benim, ya da yürütme kurulunun söyledikleri ya da söyleyeceği şey değildir.  Kent Konseyinin kanunla belirlenmiş görevini en başta söyledim. Çanakkale Kent Konseyi’nin o kanunda belirtilenlerin dışında bir şey yapması mümkün değildir. Diğer yandan da o kanunda belirlenmiş görevlerle ilgili de herşeyi yapmakla sorumlu olduğumuz bilinciyle davrandığımızı da söylemek isterim.

ÇANAKKALEOlay: Bir mevzuata tabi olan Kent Konseyinin aldığı kararlar,  konseyin görüş belirttiği konular konusunda bir yaptırımı var mı? Kent konseyinin yaptırımı var mı yok mu sorusunun cevabı basit! Bu soruyu soranlara şunu söylüyorum: “Sen var mısın?”. Sen varsan yaptırım da var, kent konseyi de var. Ayrıca, sen yoksan da kent konseyi ve yaptırım yine de var. Mesele nicelikte değil, mesele niteliktedir. Mesele kentinin yönetimine, “kendi çıkarların” için değil bütün kent ve kentliler adına, gelecek adına katılabilmektir.  Vali validir, ama bu kentte yaşayan bu kentin olumlu olumsuz herşeyinden etkilenen bir sıradan kentli, yaşayanıdır aynı zamanda. Belediye başkanı da öyle, meclis üyeleri de öyle, siyasi liderler de öyle, iş adamları da öyle, memur da öyle işçi de öyle… Yani hepimiz bu kentin halkıyız. Asıl olanda budur. Diğerleri bizim “işimiz”dir. Halk olarak hepimiz, işlerini “iyi” ve “doğru” yapmaları için, aynı zamanda halk olarak, yaşantımızın çevremizle birlikte sağlıklı ve sürdürülebilir bir nitelikte devam edebilmesi için, “görevlilere” “sorumlulara” destek olmalıyız. Sorumluluklarını ve görevlerini hatırlatmalıyız. Kent Konseyi işte bunun içindir. Ve yaptırımı hem yasal olarak vardır, hem de evrensel insan haklarının bir  aracı olarak vardır. Kent konseyi kararlarını dikkate almayanlar, uygulamayanlar  hem yasalar karşısında, hem de halk nezdinde hesap vereceklerini bilmelidirler.

ÇANAKKALEOlay: Kent Konseyi’nin bir mevzuata tabi olması bir emir komuta olayını yaratıyor mu? Emir aldığı idari makamlar var mıdır? Kent Konseyi hiç kimseden emir almaz. Kimseye de emir vermez. Belediyenin idari mevzuatına tabiyiz. Yani para harcayacaksak, bir şey yapacaksak bütün bunlar belediye mevzuatının çerçevesi içinde olur.  İdari olarak belediyeye bağlı ama işleyiş olarak özerk bir yapıyız. Çünkü yasayla belirlenmiş bir yönetmelik ve bir mekanizma var ortada. Belediye başkanı da bu mekanizmanın içerisinde bir oya sahip. Herkes kadar söz söylemeye hakkı vardır. “Ben burada belediye başkanıyım benim dediğimi dinleyeceksiniz” diyemez. Vali de aynı şekilde. Ben nasıl konuşuyorsam o da bu kentte yaşayan sıradan bir vatandaş olarak konuşur, fikirlerini beyan eder.  Hep beraber tartışır, hep beraber orada karar alınır. Orada herkes eşittir.  Kısacası, Çanakkale Kent Konseyi yürütme kurulu olarak, başından beri belediye ile ilişkisinde sınırlarını bilen, sorumluğunu bilen bir ilişki yürütmekteyiz. Biz bütün partilere, görüşlere, inanışlara, cinsiyetlere, bütün kültürel ve sosyal gruplara aynı mesafedeyiz, aynı yakınlıktayız. Herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Bu kentte yaşanan sosyal, ekonomik, çevresel  tüm sorunlar ayrım gözetmeksizin herkesin sorunudur. Dolayısıyla herkes kentin sorunları ya da konularıyla ilgili görüşlerini belirtir, oturumlara, toplantılara ve çalışmalara rahatlıkla katılabilir. Kent Konseyinin yasayla belirlenmiş organları vardır. Bunlar, Kent Konseyi Başkanı, Yürütme Kurulu, Meclisler ve Çalışma Gruplarıdır. Bir de tabii en yüksek organı olan Genel Kurul. İşte bütün kararlar bu organlar tarafından alınır ve uygulanır.

ÇANAKKALEOlay: Biraz önce bahsettiğiniz “bilmemekten” kaynaklanan sıkıntıları biraz açar mısınız? Kurumsal ya da siyasi sıkıntılar yaşadınız mı? Sıkıntılarımız tabii ki vardı. En başta, katılım ve temsiliyet sorunları vardı. Şöyle şeyler oluyordu. “Ben yirmi bin esnafı temsil ediyorum, daha fazla temsilcim olması lâzım kent konseyinde” deniliyordu. Bunları geçtik… Kent Konseyi’ni diğer kurumlar gibi bir “nüfuz” alanı  gibi görenler vardı.  Onları da geçtik…  Kent konseyini “ele geçirmek” için gelenler de oldu, “Bu kent konseyi belediyenin taşaronu” diyenler de oldu. “Bu kent konseyi CHPli” diyenler de ve öyle olmasını isteyenler de oldu… Onları da geçtik. Yersiz yurtsuz, sağda solda toplantılar yaptığımız, günler de oldu… Ne yapacağız, nasıl yapacağız dediğimiz haller de oldu… Bilemediğimiz, şaşaladığımız durumlar da oldu… Oldu, ama biliyorduk ki, bütün bunlarla başa çıkmanın yollarından biri diyaloğa açık olmaksa,  bir tanesi de “birşeyler” yapmaktı. Yapabilmekti. Yaptıkça görülecekti. Görüldükçe bilinecekti. Görülüp bilindikçe sorunları ve sıkıntıları biraz daha aşacaktık. Öğrenecektik… Eleştirileri kulak verdik. Dinledik. Uyguladık. Ya da anlattık.  Bugün, kent konseyi yürütme kurulunda ve meclislerimizde, ki  bunlar seçimle göreve geliyorlar; farklı siyasi düşüncede ve aidiyetlerde, farklı derneklerden ve kurumlardan seçilerek gelmiş ve hep birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız var. Bu aidiyetlerimiz baki ve saklı kalmak şartıyla, kentin çıkarlarını korumak hedefinde, eşit haklara sahip  yurttaşlar olarak  çalışmalarımızı yürütüyoruz.

ÇANAKKALEOlay: Kent Konseyi eskiye göre gerçekten çok büyüdü? Bu büyümenin de sıkıntıları vardır değil mi? Örneğin kadro sıkıntısı gibi. Bir de eskisi gibi medyada yer almıyorsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı? Son üç yılda çevre, kadın, engelli, çocuk ve gençlik meclislerimizi kurduk. Mahalle meclislerini kuruyoruz. Yürütme kurullarımızda farklı görüş ve anlayışlardan, koşuşturan emek veren 72 kişilik gönüllüler ordusu var. 11 çalışma grubumuz var. Bu gruplarda çalışan en az  90 gönüllü var. Fevzipaşa Mahalle Meclisimiz ve Fevzipaşa Sosyal Yaşam Evimiz var. Burada sürdürülen birçok aktivite var. Çalışmalarımızı 3 personelle yürütüyoruz. Evet sıkıntılarımızdan birisi de yeterli kadroya sahip olmadığımızdır. En az, 3 kalifiye elemana ihtiyacımız var.  Çalışma yerimiz, ofisimiz  yeterli değil. Bunları da zaman içerisinde tamamlayacağız. Medyatik değiliz. Medyatik olmaktan da kaçınıyoruz. “Protokol” olmaktan uzak duruyoruz.  Çünkü biz yani yönetim,  “aktör” olmamalıyız. Kentlilerin ve kurumların aktör olmasını  destekliyoruz.  Kendi alanlarında var olan derneklerin ya da meslek kuruluşların yerine geçmemeliyiz. Yani bir mimarlar odasının yapması gereken bir şeyi  yapmak istemiyoruz.  Aksine onlara “kent için yapmayı düşündüğünüz işlerde  biz sizi destekleyelim.” diyoruz.

ÇANAKKALEOlay: Çalışmalarınızdan biraz bahseder nişiniz? Mesela Fevzipaşa. Fevzipaşa’nın başka bir yere (şehrin dışına) taşınacağı söyleniyor. Böyle bir şey olabilir mi? Fevzipaşa Çalışma Grubu, Fevzipaşa mahallesinin mevcut durumunu tesbit eden ciddi bir çalışma gerçekleştirdi. Bu çalışmanın sonunda bir rapor kitap yayınlandı. Bu rapor, ilgili kurumlara dağıtıldı. Bununla ilgili belediye meclisinde görüşme yapıldı, onaylandı ve kabul gördü. O raporun önermeleri doğrultusunda Fevzipaşa mahallesinin, yani romanların yaşadığı o alanın iyileştirilmesiyle ilgili uygulama planları gibi çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu süreç devam ediyor. Rapora göre, Fevzipaşa mahallesinin, yerinde kalarak iyileştirilmesi gerekiyor. Fevzipaşa mahallesi yerinden kaldırılıp başka bir yere taşınır mı? Bilmiyorum. Gazetelerden okuduğum kadarıyla, meselâ Sosyal Konutlar denilen yerde dönüşüm projesi var. Nasıl yapacaklar orayı? Okuduğum kadarıyla orada yaşayan insanlar yine orada kalacaklar. Benim anladığım insanlar oradan alınıp başka yere götürülmeyecek. Öyle değil mi?.. Sosyal Konutlarda yaşayan insanları alıp oradan falanca deniz kenarına ya da Esenlere götürmüyorsan yani; yaşadığı yerde, bugüne kadar oturduğu yerde yaşamını sürdürecekse o insanlar, romanlar için neden  “onları oradan alalım şuraya-buraya götürelim” talepleri, önerileri ortalıkta dolaşıyor, onu anlamıyorum. Neden? Bu “rant” denilen şey hayatın en hakiki mürşiti mi oldu? Rant, bazı sektörlerin omurgası olabilir, ama insana ve insanın yaşamına, topluma, pazar ekonomisi mantığıyla bakılırsa vay o zaman halimize. Bu, pazar ve ekonomisi, “kapanın elinde kalır ve güçlü gücü yetene” ilkesinde yürütülürse ki, öyle yürüyor sonuç vahim olur. Zaten vahim olmakta, ama bu Fevzipaşa’da daha da vahim sonuçlara yol açabilir.

ÇANAKKALEOlay: Sıkıntılar ve zorluklarla dolu 9 yıl. Bu ropörtaj iki gün daha sürse anlatılacak çok konu var gibi. Bu sürece baktığınızda Kent Konseyi beklediğiniz noktaya geldi mi? Kent Konseyi’nin varlık gerekçelerinden birisi hatta esası olan “katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirme” konusunda mesafe katettiğimizi söyleyebilirim.  Yeterli midir? Hayır. Çok mu iyi? Yine hayır, ama en azından 2006’daki yerimizde değiliz. Hem Kent Konseyi hem de kurumlar olarak.  Belediyenin; hem başkan hem meclis düzeyinde, kent konseyine bakışları ve tutumları oldukça olumludur. Kent Konseylerinin bir yönetişim mekanizması olarak başarısında belediyenin tutumu çok önemlidir. Bunu başka kentleri bilerek söylüyorum. Kent konseyleri var, belediyenin bir müdürlüğü gibi çalışıyor. Kent Konseyleri  var, başkanın özel kalem müdürlüğünden idare ediliyor. Belediye başkanları var “bana rakip mi olacaksınız” diye kent konseyi kurdurtmuyor, kâğıt üstünde denetçilere kent konseyi gösteriyor. Kent Konseyleri var, başkanı ve yürütme kurulu üyeleri aktörleşmiş, “protokol” olmuş vaziyette…  Çanakkale Kent Konseyi yürütme kurulunda ve meclislerimizin yürütme kurullarında daha çok “kentlileri ve sivil toplum kuruluşlarını kent kararlarına nasıl daha fazla katabiliriz, etkin hale gelebilmeleri için neler yapabiliriz; kamu ve yerel yönetim kurumlarının kararları tek başına değil kent konseyini de dikkate alarak oluşturma alışkanlığını nasıl geliştirebiliriz”i konuşuyoruz. “Şu projeye mi yapsak, bu projeye mi yapsak” konuşmalarını geride bıraktığımızı ve buna rağmen eksiğimizin çok olduğunu da biliyoruz.

 

ÜST